Bektaş KARANFİL

Bektaş KARANFİL Doğuştan çok akıllı ve zekalı imiş on iki yaşına geldiğinde bağda pekmez kaynatırken leğeninin altına odun atması için dirava adında bir kadın çağırmış pekmez leğeninin altına odun atarken dirave adındaki kadın Bektaş’ı leğenin içine itmiş kolunun birisi yanmış büyük bir acı çeken bektaş o acının şoku ile aklını zayi etmiş. Bektaş KARANFİL’İN Kolunun biri Çolak ve elide bu olayda büzülmüştü. Bektaş KARANFİL Olgunluk yaşını tamamladıktan sonraki yıllarda Kerametli bir kişi olduğuna şahit olunmuştur. Ona Köyümüzde Deli Bekteş derlerdi Bektaş KARANFİL Köyde yalın ayak başı açık  dolaşırdı. Köyde kimin ne zaman yapılacak işi varsa hepsini bilirdi o günü orada bulunurdu Mesela kimin bağı bellenecek kimin tezeği basılacak kimin tarlasında sap çekilecek oraya giderek yardım eder çalışırdı vardığı her yerde çalıştığı her işte bir kolaylık bir bereket olurdu.Şehire gittiğinde her esnafın verdiğini almazdı kendiliğinde alırsa o gün akşma kadar o dükkanın müşterisi kesilmezdi.Hepimizin de bildiği ve ya duyduğu gibi Yenice köyde Hacı Mehmet efendi adında bir Mürşit vardı.Bu ALLAH dostunu yurdumuzun her yerinden bir çok kişi  ziyaret ederlerdi.Yurdumuzun ecnebiler tarafında kuşatılması yıllarında

Çok zor durumda kalan askerlerimize yardım eden başı yeşil sarıklı ALLAH dostlarını Büyüklerimiz anlatırlardı bizlere. Hacı Mehmet efendiyi ve Bektaş KARANFİL’i tanıyan o zamanki askerlerden biri Hacı Mehmet efendiyi ziyarete gitmişti. Mürşit’e Efendim pardüsenize bakmak istiyorum izin verirseniz dedi ALLAH dostu önce bunu kabul etmesede bu kişinin ısrarına dayanamayan Hacı Mehmet efendi pardüsesini getirdiğinde pardüsenin her tarafı elek gibi kurşun delikleri vardı. Bu kişi anlamıştı ki Bu zatların Ne büyük bir ALLAH Dostları olduğunu.

Bektaş KARANFİL’in Kermetlerinden bahsedecek olursak

Bir gün köyümüzden bir gurup insan Hacı Mehmet efendiyi traktörle ziyarete gidiyorlarmış köyden çıkarlarken Bektaş KARANFİL bende gitmek istiyorum benide alın demiş Çünkü Bektaş KARANFİL çok zaman Hacı Mehmet efendiyi ziyarete gidiyormuş. Bektaş KARANFİL’i traktöre almamışlar memlekette araç sayısının çok az olduğunu zaten hepimiz duyarız veya yaşlılarımız bunu iyi bilirler. Oraya vardıklarında Birde ne görsünler Hacı Mehmet efendiyle Bektaş KARANFİL beraber oturuyorlar Bektaş KARANFİL şöyle demiş bakın beni olmadınız ben sizden önce geldim.

Nevşehirli Kamyonculuk yapan Kör Sabri adında biri varmış Kör sabrinin kamyonu dingile kadar çamura saplanır ne kadar uğraşsada komyonu çamurdan çıkartmanın hiç imkanı yoktur.Bu sırada  Bektaş KARANFİL rastgelir kör Sabriye. Şöyle der arabaya bin Kör der.Kör Sabri arabaya biner Bektaş KARANFİL çolak eliyle arabanın arkasında iter ve araba hiç zorlanmadan çıkar.Kör Sabri Bektaş KARANFİL’ derki Gel Bektaş  ben Nevşehir’e gidiyorum senide götürüp orada gezdireyim geri hemen döneceğim der.bizim Bektaş’ta gezmeyi severya gidelim kör der.Nevşehir’e vardıktan sonra Kör Sabri Bektaşı kaybeder her yerleri aradıysada bulamaz Kör Sabri telaşa düşer bir an önce işini halledip acaba yaya yola düştüde köyemi dönüyor diye kaygıya düşer.Kör Sabri Yolda .ne bir araca nede bir kişiye rast gelir eyvah der bektaş kayboldu. Son çare Aflak’a Bakmak kalır Kör Sabri için  Kör Sabri aflak’ın içine geldiğinde bakıyorki Bektaş köyün içinde geziyor.Bektaş Kör Sabriye bakarak Ülen Kör Sabri der bak ben senden önce geldim.

 

Harun DEMİRYÜREK şöyle anlatıyor.Ben Adapazarı’nda askerdim Kemal ERSOY adında bir yarbayımız vardı.Üsteğmen iken Kore’de Savaştığını anlattı bizlere Şöyle diyordu. Türk,Amerikan İngiliz Ordusu yanyana savaşa girdik biraz ilerleyince Amerikan ve İngiliz askerleri geriye çekildiler Biz Türk askerleri olarak yalnız kaldık  biraz daha ilerleyince telsiz irtibatımız kesildi  Ormanlık bir yere vardık Çin askerleri bizleri tuzağa düşürmüşlerdi.her ağacın üstünde Çin askerleri vardı ve bize ateş ediyorlardı.İlk açılan ateş sonucu çok kayıp verdik.Sancağımızı bir çavuş taşıyordu.Sancağı taşıyan çavuş vurulmuştu Sancağımızı almak için Bir gurup   Çin askeri sancağı almak için hızla ilerliyordu Albayımız Celal DORA sancağı almaya gelen Çin askerlerini vurarak sancağı alarak öptü ve beline kuşandı. yedi subay bir bölük asker mahsur kaldık yiyecek ve cephanemiz bitmek üzereydi.Generalimiz Tahsin YAZICI helikopterle bizleri aramaya çıkmış üstümüzden geçiyorlardı ve Bu arada telsiz sinyalleri gelmeye başlamıştı Generalimiz Tahsin YAZICI  telsizden bizlere   nerdesiniz bulunduğunuz yerden işaret verin diye sesleniyordu.Sancağı açtık  Tahsin YAZICI bizleri gördü paraşütle helikopterden atladığını gördük ve ayağına bayrağı bağlamış Bayrağımız dalgalanıyordu aramıza indi.Evlatlar Kaç subay kaç asker kaldık dedi.Bir bölük asker yedi subayımız var dedim .Bizleri yediye taksim etti sabaha karşı bunlar sızar yedi yerden vurup çıkacağız dedi sabaha karşı bir adam geldi kolunun biri çolak ipten örme kuşağı var başı açık hafif sakallı yalın ayaktı elinde kılıç vardı beni takip edin dedi peşinden gittik karşısına çam gibi bir asker çıktı Ya ALLAH dedi kılıçla vurarak ikiye ayırdı peşimden gelin dedi.Bu zat bizlere güven veriyordu  ve peşinden gitmeye devam ettik Bayağı ilerledikten sonra durdu geçmiş olsun kurtuldunuz ALLAH yolunuzu açık etsin dedi. Ve kayboldu. ileride selamete çıktık dedi.Yarbayın anlattığı kişi  Bektaş KARANFİL’den başkası değildi. Dedim kendi kendime O günden sonra Bektaş KARANFİL’ in ALLAH   dostu   olduğunu iyi anlamıştım.

 

Bektaş KARANFİL öküz arabasını çok severdi kimin kapısın kayıtlı araba varsa kimse görmeden eliyle çekerek getirir ve kısa zaman sonra araba sahibinin yanına vararak arabanızı benmi aldım sanki derdi. Zaten Bektaş bunu devamlı yaptığı için herkes tahmin ederdi ama Bektaş söyledikten sonra zaten kendi ağzıyla bunu doğrulamış olurdu.

 

Buna benzer olaylardan birkaçını örnek verecek olursak.Bir gün Derviş Ali Camiye giderken Bektaş’ı  Topal Abiş in kapısında öküz arabasıyla uğraşırken görür. Evin alt tarafı deredir Derede büyük kayalar vardır. Ülen Bektaş  der Arabayı dereye doğru Bırak gitsin. Bizim Bektaş Bunu duyarda dururmu. Bektaş Arabayı dereye doğru bırakır. Tabiî ki  Bektaş’ın niyeti kimsenin malına zarar vermek değildir aslında Bektaş’ın  O anki düşüncesi Arabanın dereye inerken arabayı seyredip kısa sürelide olsa Hayatında hiç görmediği O anı yaşamaktır niyeti.

Öküz arabasının tekerleri kayalara çarparak parçalanır ve araba dağılır.Bu durumu gören Bektaş hemen kaçar oradan. Topal Abiş ekin tarlasından döner ve Arabayı yerinde göremez Tam arabayı aramaya çıkacağı zaman Bektaş’ın yanına doğru geldiğini görür.Topal abiş tabiî ki Bektaş’ı Görünce Kaygılanır.Sorar Bektaş’a  Hayırdır Bektaş   Bizim Bektaş aklının idrak ettiğince Zaten Bu durumdan kendini aklamaya  geliyordur.Ülen Topal Abiş der.Sanki senin arabayı Derviş Ali dedide benmi ittim dereye kayayamı çarptı kırıldı tekerleri araban orda bak der.Ve çabucak uzaklaşır oradan.

 

Köyümüzde Kara Halil diye birisi vardı Kara Halil Dambaşına çıkmak için merdiven yapar.Bektaş zaten köyün içinde sürekli dolaştığı için  Yapılan veya yapılacak olan her işlerden  Haberi olurdu. Bektaş merdiveni görür eve getirir ve kimse görmeden odun haline getirir.ve işini bitirdikten sonra Kara Halil’in evine vararak Ülen Halil ağa sanki sizin merdiveni benmi kırdımda odun yaptım demiş

 

Durasanların Menduh ağa Kağnıyı hazırlamış ve ekin biçmeye gitmiş.Bektaş Menduh ağanın evine vararak kağnının çatal dayağını almış ve boynuna takarak Kamberlerin Neşet ağanın Tandırlık bacasında içine atmış. Menduh ağa eve gelince çatalı bulamamış aramış taramış çatal dayağı yok. Bektaş Ertesi sabah hemen Menduh ağanın evine vararak Ülen Menduh senin kağnının dayağını sanki benmi adlımda Akıllı neşet’in tandırlık bacasından içine attım kim diyor bunu sana demiş.

 

 

Kıbrıs savaşında bizim TÜRK  gemileri adayı kuşattığında gemilerimizden birisi su almaya başlamış ve bir taraflı yatmış batmak üzereymiş.Tam bu sırada ALLAH  dostlarının yardımı yetişir Hacı Mehmet Efendi ve Bektaş KARANFİL Önce ALLAH’ın yardımıyla geminin eğilen tarafına yaslanarak  gemiyi düzeltirler

Köyümüzde molla Yusuf hoca adında muhterem bir zat vardı köy halkını toplayıp göbek dağına yağmur duasına çıkarlar.Duaya başlayınca Bektaş KARANFİL Hocaya şöyle demiş.

 

Boşuna yalvarma Hoca yağmuru alamayacaksın bırak git

Molla Yusuf Hocada bundada var bir hayır diyerek duayı bağlayarak köy halkı ile köye dönmüşler.

İkinci defa duaya çıkıldığında Bektaş KARANFİL Hocanın yanına gelerek

 

Hoca demiş Yüce Rabbimin gönlü oldu çeşmeleri açtı yağmur geliyor köylüyü sel alacak çabuk dönün köye

 

Çok geçmeden Hocabeyli tarafından yağmur bulutları sarmış gökyüzünü ve ardındanda şiddetli bir yağmur inmiş sel sele karışmış dere yataklarındaki bir çok ağacı kökünden sökmüş köylü gerçektende köye zor yetişmiş. İşte bu olayda Bektaş KARANFİL’in kerametlerinden birsi olarak halkımızın dilinde dolaşır.

Bektaş KARANFİL 1971 yılında vefat etmiştir ve vefat ettiğinde 45 yaşında idi vefat ettikten sonra onu Kabe yi ziyaretini ve  ileri saflarda namaz kılarken görenler çok olmuştur .

Kimde ne olduğunu ancak ALLAH bilir ALLAH dostları boş değildir